4 Ağustos 2010 Çarşamba

İkariam v.0.3.5 Deniz savaşları

İkariam v.0.3.5 -v.0.3.4 - v.0.3.3 Deniz savaşları Nasıl olmalı?

Bu yazıyı NY dünyasın daki ittifakdaşlarım
(1299 İttifakı / Tosbaa İttifakı)
için öğretici bir yol olması için yazıyorum

Öncelikle yazacağım gemi kombinasyonu kesinlikle bireysel savaşlar için değildir. Kişiler bireysel savaşları için istedikleri gemiyi kullanıp istedikleri gemi kombinasyonunu uygulayabilirler. İttifak savaşlarında kesinlikle bu yazacağım kombinasyonlar geçerlidir ve mutlak galibiyet için asla dışına çıkılmaması gerekir.

Kombinasyon;

D.Altı - H.Topu - B.Şahmerdan - Mancınık

İttifak savaşlarında mutlaka bu 4 kombinasyon kurulması gereklidir lakin mancınık yerine savaşta havantopunu tercih etmeliyiz.

Oranları; Buharlı 5, havan topu 1, Denizaltı 4

kurulmuş bir filo örnek sayıları söylemek gerekirse.

Buharlı Şahmerdan 750
Havantopu 150
Denizaltı 550
ve
Mancınık 100

bu ekonomik açıdan gerçekten ekonomisi iyi olmayan bir hesabı ekonomik sorunlara ve altın sıkıntısı yaşamasına sebep olur. Bu sebeple oranları katlayarak birazda kendi mantığınızı katarak ekonominizin kaldırabileceği bir donanma kurabilirsiniz.

Neden Buharlı?

Buharlı Şahmerdan gemisi ön safta dayanıklılığı ve düşman hattına verdiği zarar ile gemi sınıflandırmaları içinde uzun soluklu savaşlar için en iyi gemidir.

Neden Havantopu?
Havantopu gemisinin yavaş olması sebebiyle bir çok oyuncu tercih etmez fakat verdiği zarar beni tatmin etmektedir. Arka safhınızda Havantopu olduğunda rakibin ön safhının her kutucukundan kutucuk başına 1 gemi fazla kesebilirsiniz.

(bu minumum rakamdır, genel olarak her kutucuk başına 2 gemi fazla kesersiniz.)

Photobucket

1 gemi fazla kesmenin önemi nedir?
1 Gemi fazla kestiğiniz de rakibinize fazla hasar verdiğinizden dolayı savaştaki morali bunu takiben fazla düşecektir ve uzun soluklu savaşlardan galibiyetle çıkmanın altın kuralı moraldir.

morali fazla kayıp veren rakibin moral düşüşü;
Photobucket
Havantopu= rakipten %10 moral düşüşü sağlar sebepleri;
fazla hasar verdiği ve fazla kayıp verdirdiği için.

%15 moral sabit gittiği için rakibin moralini %25 e çıkartmış bulunmaktayız.

yukarıdaki deniz savaşında az hasar alan, donanmasında havantopu olan takımın moral düşüşü;
Photobucket

görültüğü gibi Havantopunun katkısı tartışılmaz

Neden Denizaltı?

Denizaltı kanadı tutarak 2 görevi yerine getirmiş olur;
1 Rakibin denizaltılarını vurarak bizim arka safhımızın zarar görmesini engeller
2 rakibin Denizaltısı bittiğinde Karşı tarafın arka safhını vurarak verdiği zararı raound raound katlayarak mutlak galibiyet getirir.

Photobucket

Görüldüğü gibi Havantopları kayıp veriyor ve buna takiben moraliniz maximum %33 azalır, buda yenilgi kaçınılmazdır.

İttifakım ve dostlarım adına bunun yeterli olabileceğini ve Toplu savaşlarda gemilerin önemini anlatabildiğimi düşünüyorum.

peki savaş nasıl olmalımı? bu bilgiyi paylaşmayı pek doğru bulmuyorum, her yiğidin bir savaşma stili vardır ve ben Jemalizm'in savaş taktiği ve hiç yenilgi almamasını göz önünde bulundurursak savaş taktiklerini ve nasıl savaşılacağını ittifakların gemicileri kendi gemilerine göre ayarlayacaktır.

sevgiler.

14 Haziran 2010 Pazartesi

Aslında hiç kimse sevmedi,
Bir ben sevdim seni...
Severmiş gibi değil,
Kana kana se...vdim seni.
Tıka basa ...sevdim...
Dolu dolu sevdim...
Aslında kimse sevmedi seni,
Sevmekten çekindi
Oysa ben;Yana yana sevdim seni...
Bile bile sevdim...
Aklımdan zorun var gibi,
Aklıma silah dayanmışcasına,
Mecburmuş gibi,
Ve başka çarem yokmuşcasına,
Bir ben sevdim seni...
Aslında bir sen sevmedin beni,
Herkesi sevdiğin gibi...

4 Ekim 2009 Pazar

izmir üstüme düşer

Ben sensiz nasıl yaşarım? izmir üstüme düşer göztepeden vapur kalkmaz Sezen Aksu şarkı yapmaz alsancakta yangın çıkar Hey kanar yüreği güvercinlerin Minübüsler bağırmaz olur Aşk üstüne yenim etmez martıları körfezin Ulan poyrazı küser, olan lodosu esmez Yağmuru yağmaz nisanın Ben sensiz nasıl yaşarım? izmir üstüme düşer

İçim yanar içim Bir aşk için bir içim Kendini vururum sokaklarına saçlarından sabahlarına Ve ekmek kavgasına yemin olsun Bir de umuduna Kavgaya düşmüş yeni gencin
alsancak Arsız bir gece Hayat üryan edilmiştir Ve sevilmiştir, ve sevmiştir Gül pavyonda sevim Söyle Söyle ben sana nasıl küseyim Yolda yürürsün Canın çeker Kestane satarım kordonun köşesinde agorada sinemaların kapısında dururum Her filimde sen oynarsın Ben sensiz nasıl yaşarım? izmir üstüme düşer Minibüslerin kapısında bağırırım Sen binersen ön kolduğu ayırırım Bir de teyibe attım mı şarkımızı yüreğimde ki ezgim ol istiyorum Ben sensiz nasıl yaşarım? izmir üstüme düşer Söyle Söyle ben sensiz nasıl yaparım?


doğaçlama.. tamamı bana ait değil.

25 Mayıs 2008 Pazar

gidiyorum

arkama bakmadan gidiyorum yarı ülyan bir sokakta çıplak ayaklarla, ıslak yaşantımıda suçlu bir bavula tıkıştırıp yüzyılın en büyük cinayetini işliyorum. kendimi öldürüyorum.
kurtarın beni!
ağustos ayının beklenmedik bir gününde yağmur yağarda ıslanırım diye yürümek çaresizce, içindekileri anlatabilmek, başın eğik yürürken suyun ezgisine..su taneciklerine basmadan yürüyebilmek ıssız kaldırım taşlarının yalın soğukluğunda bir sıcak sandalye aramak, loş ışıklı hanların kapı camları arkasındaki arayışta bir çift yeşil bakış arayıp gözlerini hiç ayırmamak.. pembe duvarların siyah yüzüne bakarken neden pembeye boyamamışlar diye düşünüp pembe gözlükle bakmak kadifekalenin en güzel yerinden izmirin mavi körfezine..

sonra inip damlacık yokuşunun kaygan asfaltından düşmeme çabasıyla izmirin herhangi bir tahta sahil bankında oturup gökyüzünün bronz akşamını seyretmek..
seni düşleyerek kendimi öldürüyorum kalp sancılarıma ayak basıp yeni bir dünya'ya gidiyorum.

gecenin intiharı

karanlık bir gunde dogdum düşmeden derinlerdeydim, düşmenin kendine has acısını yaşayamadan dipteydim.. yukarıya suruklendim, birden buldum kendimi yıldızlar altında, soguk ve hızlı bir hayat vardı önümde atıldım istemeden içine sürüklendim her an, önüme çıkan her engele çarptım hızla, tutunacak birilerini bulamadım canım daha cok yandı her seferinde yıldızlar izliyordu beni ruzgar kosuyordu benimle etrafa bakıyordum surekli bir ugultu vardı hep anlamsı, agac yaprakları hısırtısı , kusların bagrısları, hayvanlar iniliyordu sanki daha hızlandı bedenim gittikce dönüp duruyordu bir sağa bir sola, bakamaz oldum etrafıma.. dönüyordu sanki başım donuyordu dünya.. tutunmak istedim kac kere yada sıgınmak kuytulara ama yapamadım hep cekti hayat beni icine
dopdolu geciyordu zaman bir an bile dusunecek fırsatım olmuyor surekli cekistiriliyordum bir saga bir sola ve sonunda carpıyordum yine bir taşa, sessiz bir durgunluk sardı bedenimi bir an gözlerimi actım yavasca korkarak etrafıma bakındım tekrar agaclar hısırdıyor kuşlar izliyordu beni yıldızlar korku icinde idi bir ugultu geliyordu kulaklarıma sessiz bir ölüm gibi simdi sona dogru ilerliyordu bedenim , ben istemedim buraya gelmeyi ben istemedim burda dogmayı ama hep hayat surukledi beni taki en basından beri kendimi buldum birden gurultu icinde bedenim ucuyordu sanki bir mutluluk sardı beni vede son bir korku , buldum kendimi cıglıklar icinde birden istemeden , tekrar girdim en derinlere nefesim kesilmişti sanki yıldızlar yoktu artık gokyuzunde tek var olan karanlıktı sadece karanlık...
karanlığın kuytusunda ilerlerken bulutları yarıp*sisdumanlarına nefret duyarcasına yıldızları diledim gökyüzünden son bir kez ay ışığını görmeyi diledim karanlıktan.
yaşamak istemem artık aranızda..

boşluk

yine izmir'e yağmur yağıyor yüne bulutların üstündeyim.. bulutların ustunde gezerken neden boşluga düşer insan? aslinda istiyorum artık o uçsuz bucaksız boşlukta yurumeyi ya da düşmeyi nedensizce..sadece düşmek..boşlukta hiçliğin içinde kaybolmak aramak isteyen bile bulamasın beni..sesinin bile cıkmadıgı yerde hızlı ama guzel duyguyla düşmek... Artık aldırmak istemiyorum kapamak istiyorum pencerimi pencerini altinda ellerimi dizime koyup karanlıkta otumak sadece oyle aglamak istiyorum..hıçkıra hiçkıra kimse beni bulmasın belki biri beni bulur alır beni ordan cıkarır ama o da benim gibi sadece ellerini dizine koyup oturup yalniz kalmak ister..istemiyorum düşünmek istemiyorum artık..hiçlikte olmak istiyorum hiç bir şeyin içinde olmak düşmek ve orada üşümek istiyorum karanlikta olmak hiçlikte olmak ne farkı var ki bunun zaten..ben tek bir ışıgin bile beni rahatsız etmesini istemiyorum..benim gibi düşünnen anlar..kafanda kurdugun düşündüklerini kelimelerle bir araya getiren yapabilen sadece...kelimelerin gizemini bilen kranligin nasil bir duygu oldugunu sesizligi isteyen kendiyle başbaşa olmak isteyen....beni benle kabul edenler olmalı ben karanlikta hiçlikte düşmek istiyorum ya da pencerimi kapadigimda ellerimi dizlerimi dayagim hiçkira hiçkıra agladigim yerde olamayi..geceyi yaşamak işte yada yorucu bir gunden sonra hızlı bir şekilde gitmek kaçmak nedensiz ve amaçsizca boşluga..sigara dumanı sinmiş koltuklu bir odadan çıkıp kapıdan dışarı adımı atıyorum yağmur hala yağıyor izmire belimde çantam yürüyorum yine beni hiçliğe hergün tıkan bir odadaki dumandan sararmış mönütörün karşısında kaybolmaya..insan aslında ne kadar çok çelişkiye düşüyor? yağmuru seviyoruz, güneşi seviyoruz, yıldızları seviyoruz herşeyi seviyoruz herşey bize ilham veriyor ama herşey.. her yağmurlu günde aldatıyoruz güneşi aldatıyoruz yıldızları her güneşli günlerde unutuyoruz ıslaklığımızı unutuyoruz benliğimizi..boşluga atlamak için herhangi bir tabiat olayı yetiyor....kendi hiçliklerimizi bulmak gizlileri ortaya cıkarmak hiçligin nedensiz oldugunu cazibesine katılmak nedensizce..
ne densiz bir duygu..

25 Ağustos 2007 Cumartesi

Hırsızlar dolaşıyor hırsızlar
Para koyarlar cebine
Ruhunu çalarlar
Oğlum sesnin

Plastik bunlar yaşamıyorlar
Üstüne sürerler pisliklerini
Artıklarını sarkıklarını
Oğlum senin

Anasını satarlar melodinin

Hırsızlar dolaşıyor hırsızlar
Para koyarlar cebine
Ruhunu çalarlar
Oğlum..

Eski yunanda lir çalan şairler vardı
Şimdi müzik endüstri
Şimdi şiir endüstri
Şimdi şair endüstri


yaşar kurt